ÇERNOBİL FACİASI

Çernobil Faciası (Hayalet Şehir)

Tarih 26 Nisan 1986 açığa çıkan radyo aktif maddenin insanlara, tabiata ve canlılara verdiği zarar akıl almaz büyüklükte. Doğrudan veya dolaylı şekilde hayatını kaybeden canlı sayısı 825.000. Bu kaza sebebiyle toplamda dünya üzerinde, 146. km kare alan Radyoaktif kirlenmeye maruz kalmış durumda. Bu topraklarda soludukları havanın ve içtikleri suyun yoğun radyasyon içermesi sebebiyle, binlerce canlı fiziksel mutasyona uğrayıp sakat kaldı ve on binlerce canlı hayatını kaybetti. Şehrin yeniden yaşama elverişli duruma gelmesi için geçmesi gereken süre, yaklaşık 900 yıl. Radyoaktivitenin tamamen geçmesi için gereken süre ise 48.000 yıl. 

Pribyat;

Çernobilde bulunan nükleer santralde çalışacak personel ve ailelerin yaşaması için kuruldu. Santrale 3 km mesafede bulunan pribyat, içinde lojmanlar, üniversiteler, hastaneler ve alışveriş merkezleri de bulunan 49.000 nüfuslu küçük bir şehir. Çernobil ise Kieve 130 km mesafede bulunan Ukrayna'nın güzel bir şehri.


 Fakat patlamanın yaşandığı dönemde Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydı. Pribyat'ın insanları spora ve sanata önem veren bir yapıya sahipti. İnsanlar için yine her zamanki gibi sıradan rutinleri yaşadıkları bir gündü. Ancak nükleer santraller için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Santralin reaktörleri yıl içerisinde belirli aralıklarla planlı bakıma alınıyordu. Sıradaki bakım ise 25 Nisan 1986 idi. Santral çalışanları reaktörün o gece rutin bakımıyla birlikte, her hangi bir enerji kesintisinde türbinlerin, acil durum jeneratörü devreye girene kadar geçen süre içinde, soğutucu pompa sistemlerinin çalışmaya devam edecek yeterli enerjiyi sağlaması yönündeki çalışmalarını test etmeyi planlıyorlardı. 


 Çalışmalara sabah saatlerinde başlandı ve reaktörü durdurmak yerine çalışma gücünü %50'ye düşürdüler. Çünkü bir yandan Şehrin ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisini de sağlamak gerekiyordu. Reaktör 9 saat bu şekilde çalışmaya devam etti. Faal olarak çalışmakta olan acil durum sistemleri, planlanan testi gerçekleştirmek için bilinçli olarak devre dışı bırakılmıştı. Saatler gece yarısını gösterirken, planlanan test çalışmalarına başlanarak reaktörün gücü dahada düşürüldü. 700 megavat altında kesinlikle çalışmaması gereken reaktörün gücü, neredeyse 50 megavata kadar düşürülmüştü. Mühendisler bu konu hakkındaki hassasiyeti bilmelerine rağmen, yinede test çalışmalarına büyük bir risk alarak devam ettiler. Çalışmalar devam ederken, bir süre sonra reaktörün gücü birdenbire %0'a  düştü. Mühendisler reaktörde bu düşüşe neyin neden olduğunu anlayamadılar ve reaktörü yeniden çalıştırdılar.  


 Değişen güç değerleri nedeniyle birkaç saniye içinde reaktörün gücü, ani bir artışla %7'den %50'ye yükseldi. Kontrolsüz olarak hızlı bir şekilde yükselen güç, oluşan ani ısı yükselişi sebebiyle reaktördeki çekirdeği tepkimeye soktu ve oluşan aşırı buhar basıncıyla, devasa bir patlama meydana geldi. 


 Patlamanın hemen ardından sadece bir kaç saniye sonra, henüz nedeni bilinmeyen sebepten ötürü, reaktörün tam merkezinde çok daha şiddetli ikinci bir patlama meydana geldi. İkinci patlamayla birlikte 1000 tonluk reaktörün kapağı havaya uçmuştu. Atmosferde kilometrelerce yükseğe, yaklaşık 50 tonluk radyoaktif madde saçıldı. Patlamada oluşan 2500 derece ısı nedeniyle açığa çıkan hidrojen, alev alarak tüm santrali alevler içerisinde bıraktı ve başlayan yangın tüm müdahalelere rağmen 9 gün boyunca kontrol altına alınamadı.


 Patlama 1945 yılında Japonya - Hiroşima ya atılan nükleer bombadan, onlarca kat daha büyük bir etkiye sahipti. İtfaiyecilerin yanan reaktörü söndürmeye yönelik soğuk su müdahalesi 10 saat sonra durduruldu ve yanmakta olan reaktörün üstüne 9 gün boyunca 40 a yakın askeri helikopteri tarafından toplamda 2400 ton kurşun ve 1800 ton kum döküldü. Yapılan onca söndürme çalışmasının ardından reaktör çekirdeğinin nitrojenle soğutması sayesinde, yangın ve radyoaktif partikül salınımı, 6 Mayıs tarihinde ancak kontrol altına alındı. Yaşanan bu facianın yayılarak daha büyük kitlelere zarar vermesinin önüne geçmek için söndürme çalışmalarına katılar yüzlerce insan, felaketin önüne geçmek için günlerce çalıştı, ama bedelini canlarıyla ödediler. Çalışmalarda radyasyona en fazla maruz kalanlar, yangınla mücadele ekibinde bulunan 650 kişi, nükleer santral personeliydi. Çalışmalarda yakın temasta bulunan 130 kişinin maruz kaldığı radyasyon seviyesi, santralde çalışan 650 yılda maruz kalacağı radyasyon seviyesine eşittir. Binlerce asker, söndürme ve sağlık çalışanıyla birlikte seferber olan çok sayıda sivil insan, ölümcül orandaki radyoaktif maddeleri, hemen hemen hiçbir önleme almadan temizlikte görevlendirildi. 1989 yılına dek yapılan nükleer atıkların temizleme çalışmalarında, ortalama 700.000 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Ölen binlerce insanın yanı sıra, hayatta olanlarda büyük sağlık problemleriyle karşı karşıya kaldı.


 Söndürme çalışmalarının 2. Gününde Sovyetler Birliği yaşanan bu kazayı gizlemesine rağmen 2 gün sonra Norveç'te, yapılan hava ölçümlerinde seviyenin normalinden 13 kat daha kirli olduğu fark edilmişti. Araştırmalar sonucu bu radyoaktif serpinti kaynağının, Çernobil olduğu çok kısa süre içinde anlaşıldı ve Sovyetler Birliğinden bilgi istendi. Moskova ise burda bir patlama olduğunu tüm dünya ülkelerine açıklamak zorunda kaldı. Gorbaçov'un açık bir çağrıyla tüm ülkelerden yardım istemesi sonucunda, facia diğer tüm ülkelerde duyuldu. Çevredeki güvenli yerleşim bölgelerine yerleşilen insanların yiyecek, içecek ve temel ihtiyaçları bir süreliğine de olsa ülkeler tarafından temin edildi. 
Sovyetler birliğinde her yıl coşkuyla kutlanan 1 Mayıs bayramı için, Pribyat'ta hazırlıklar günler öncesinden tamamlanmıştı.



 Günümüzde Çernobil nükleer kazasının simgesi halini alan bu dönme dolabın bulunduğu lunapark, henüz yeni kurulmuş ve 1 Mayıs 1986 tarihinde, hizmete girecek şekilde planlanmıştı. Ancak 1 Mayısa 5 gün kala gerçekleşen nükleer patlama nedeniyle, lunaparkta bulunan bu oyuncaklar bir çocuk bile binemeden, kaderleriyle baş başa kaldılar. Pripyat ve çevre yerleşim bölgelerinde yaşayan insanlar 36 saat içinde ordu yardımıyla tahliye edildi. 


 Çernobil Nükleer Santrali çalışanları için kurulan Pripyat şehri, sadece 30 saat içinde tahliye edilince, geride kalan manzara hayalet bir şehri anımsatıyordu. Ortaya çıkan tablo ne yazık ki çok acıydı. Santral ve çevresindeki bulunan yaşam alanlarındaki radyasyon seviyesinin, yeniden canlılara ve insan yaşamına uygun hale gelmesi için gereken süre, 900 yıl!
Kaza sonrası binlerce insan kansere yakalandı. İnsan vücutlarında şekil değişiklikleri olmaya ve dünyaya gelen bebekler sakat doğmaya başlamıştı. 



 Sovyet topraklarının büyük kısmı hem yaşama, hemde tarıma imkansız hale gelmişti. Felaket sonrasında yapılan müdahaleler, bu kadarla kalmadı, Reaktörün kapatılması ve radyasyonun yayılması engellenmek için daha fazlası gerekliydi. Santral binasının da içinde bulunduğu geniş bir alanda, radyoaktif partikül yükü enkaz parçaları vardı. Bunların titizlikle karantinaya alınıp üstünün kapatılması gerekiyordu. Şehirdeki tüm eşyalar ve kullanılan araçların enkaz merkezinde toplanması kararına varan sovyetler, hızlı bir biçimde çalışmalara başladı. Bu durum üzerine en riskli 1. bölge olan santral binasının çatı kısmında, yüzlerce insan çalışmaya başladı. 


Santral
 Ordu askerlerini görevlendirirken, itfaiye çalışmaları ve sivillerden oluşan bir işçi topluluğu da, santralin çatısında yalnızca bir kaç dakika içinde radyasyonlu büyük kaya parçalarından eşyalara kadar, buldukları her şeyi binanın içine atıp, hızla oradan uzaklaştılar. 

 Ancak bu birkaç dakikalık sürede oldukça yüksek radyasyona maruz kalmaktaydılar. ortalama 15 gün süre çalışmayla santralin enkaz alanı ve çevresi betonla kaplandı. Ancak bu çalışmalara katılan binlerce insan, 1 yıl bile geçmeden acı bir şekilde hayatlarını kaybettiler. Ne yazık ki bir çoğu radyoaktif etkiden oluşan hastalıklar ve kanserden kurtulamadılar. Sağ kalanlarda, kalan hayatını ya sakat olarak yada kanserle boğuşarak geçirmek zorunda kaldılar. 



 Facia ne yazık ki Sovyet topraklarıyla sınırlı kalmamıştı. Radyoaktif bulunan partikül bulutlar, rüzgarla birlikte  Avrupa ülkelerini ve yağan yağmurla nedeniyle Türkiye'nin Karadeniz kıyılarını ve Trakya bölgesini de vurdu. Kazanın Türkiye üzerindeki olumsuz etkilerini saklayıp, halkın paniklemesin'in önüne geçmek içinde tedbir alınıp, fındık ve çay radyasyon içerdiği tespit edilen gıda ürünlerinin imhasını gerçekleştirmek yerine, televizyon ve gazetelerde devlet büyüklerinin sarf ettikleri sözler akıllara durgunluk veriyordu. Dönemin sanayi bakanı olan Cahit Aral'ın,

-Cahit Aral: "Biraz radyasyon iyidir. Zaten çay kaynayınca radyasyonun etkileri de azalıyor" diyerek canlı TRT yayınındaki çay içişini, Başbakan Turgut Özal'ın,
Turgut Özal: "Radyoaktif çay daha lezzetlidir"
Diyerek basına poz verişini, ve o dönemin Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren'in ise,
Kenan Evren: "Radyasyon kemiklere yararlıdır. Bize radyasyondan madrasyondan hiç bir şey olmaz."

 Maalesef ülkemiz facianın olumsuzluklarını o günlerdeki vurdum duymazlık ve tedbirsizliklerin de nedeniyle, günümüzde hala yaşamaya devam etmekte. 20. yy. en büyük nükleer kazasından tam 1 yıl sonra, 1987' de Marmara Bölgesindeki kanser vakaları 2 katına çıktı. 




 Karadeniz Bölgesinde ise bu oran, 1995 yılından sonra bu oran 3 katına ulaştı. O dönemlerde radyoaktif sızıntıyı kontrol altına alabilmek için mühendisler, reaktörün üzerini çelik - beton karışımı bir yapıyla kapladılar. Fakat aceleci yapılan bu koruma, zorlu hava şartları ve geçen zaman içinde aşınmaya başladı. Metal bölümler çürümeye yüz tutarken, çatı kısmında çökmeler başladı. 

 1997'de G7 ülkeleri (Almanya, ABD, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya,  Japonya ve Kanada) yeni koruyucu kalkan yapılmasına karar verdiler. 40 tan fazla ülkenin finansman desteğini sağladığı projenin yapımına, 2010 yılında başlandı ve 2017 yılında sona erdi. 


Kubbenin Yapım Aşaması

 Aralarında bir Türk firmasının da bulunduğu ortak projede, hedef,  santralin üzerini çelik bir koruyucu kalkan ile kapatmaktı. Yapımı 7 yıl süren çelik lahit, santralin yakınında kurulduktan sonra, ray sistemi ile kaydırılarak, reaktörün üzerine getirildi. 100 yıl ömre sahip olan kubbenin yapımında 37.000 ton çelik kullanıldı. Genişliği 257, uzunluğu 167 ve yüksekliği ise 108 metre. Yapımında 10.000 kişinin görev aldığı ve 1,5 milyar £uro'ya mal olan çelik kubbe, saatte 170 km lik rüzgarlar, 7 şiddetindeki deprem, fırtına ve hortum gibi kötü hava şartlarında dayanıklık olacak şekilde tasarlanıp üretildi. 
Kubbenin Santral Üzerindeki Hali


Öneriler Dizi-Filmler ; 

Chernobyl (Dizi)
Gel ve Gör - Idi I Smotri (Film)        (1985)
Raspad (Flim)                                 (1990)
Chernobyl Heart (Film)                      (2003)
Chernobyl Diaries (Film)                  (2012)
The Russian Woodpecker (Film)    (2015)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ADOLF HİTLER

WAVERLY HILLS SANATORYUMU